Sosyalleşme Hayati Önem Taşır

Yayınlama: 31.07.2023
A+
A-
1990 Yılında İzmir’in Bergama ilçesinde dünyaya gelen yazar Bergamalıdır. İzmir’in Kınık ilçesinde görevine devam etmekte olan yazar evli ve bir çocuk annesidir. Eleştirel Pedagoji alanında çalışmaları bulunan yazarın “Eğitim Sistemine Yenilikçi Bir Bakışla: OKULU TARTIŞMAK” isimli yayımlanmış bir kitabı bulunmaktadır.

    Öğretim sınıfta biter; fakat eğitim ancak hayatla beraber sona erer.”

    F. W. Robertson

    Çocuklarımız, gününün büyük bir çoğunluğunu okulda geçirmekteydi. Sınıfında, arkadaşları ile vakit geçiriyor, eve geldiğinde ise ödevleri belli bir müddet onları oyalıyordu. Ancak yaz tatilinin gelmesiyle birlikte, çocuklarımız evlerde, niteliksiz vakit geçirmeye başladılar. 21. Yüzyılın getirdiği en büyük problemlerden biri olan apartman yaşamı da çocuklarımızı hapsettiğimiz kulelere dönüştü. Ebeveynlerin yalnızlaşması ve para odaklı çalışma zorunluluğu, çocuklarımızı da bireyselliğe ve yalnızlığa itti. Uzmanlar, çocukların evlerde daha uzun süreler durmasının teknoloji bağımlılığını getirdiğini, sosyal ilişkileri zayıflattığını, bunaltı ve iç sıkıntısını arttırdığını ifade ediyor.

    Çocuklarımızın yazın okula gitmiyor oluşu onları sosyal yaşamdan uzakta tutuyorsa bu konuyu bir kez daha düşünmemiz gerekiyor. Çocuğun ve bir gencin yaşamında en hayati konulardan biri sosyalleşme ihtiyacının giderilmesidir. Akranlarıyla vakit geçirmesi, kavga etmesi, uzlaşması, oynaması, konuşması, düşmesi, toprağa değmesi bunların hepsi birer ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı görmezden gelmek çocukların ve gençlerin ileride yaşayacakları büyük problemleri ellerimizle onlara teslim etmek anlamına gelir.

    Dijital Dünyada E- beveyn Olmak kitabının yazarı Salih UYAN bu konuya şu şekilde değiniyor. “İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi’nin 2015 yılında yayınladığı rapora göre, günde 3 saatten fazla sosyal medyahesaplarında vakit geçiren çocukların zihin sağlığının, akranlarına göre iki kat zayıfladığı belirtilmektedir. Rapora göre sanal dünyada harcanan zaman, çocukların duygusal ve sosyal gelişimlerini geciktirmektedir. Özellikle sosyal kıyaslamalar, siber zorbalık ve yalnızlık duygusu ciddi zihinsel problemlere yol açmaktadır.”

    UCLA Üniversitesinin bir araştırma sonucuna göre sosyalleşme ihtiyacını gidermeye çalışan çocuk ve gençlerin araç olarak sosyal medyayı kullanması; iletişim becerilerini zayıflatmakta, sözsüz iletişim yetenekleri ve empati duygularını köreltmekte olduğu ispatlanmıştır.

    Şimdi tam bu noktada durup biraz kendimizi ve çocuğumuzu sorgulamamız gerekiyor. Sosyal hayatın içinde olmayan, herhangi bir misafirliğe gitmeyen, başkasının sofrasında yemek yemeyen, yaşlısına bir bardak su getirmeyen, mahalledeki ihtiyaç sahibinin ihtiyacını görmeyen, eline çapa alıp toprağın ve doğanın gücünü hissedemeyen bir birey yetiştiriyor olabilir miyiz?

    Çocuklarımız mimikleri ve sözsüz iletişim şekillerini ne kadar tanıyor? Yüz hatlarından bir insanın yorgun mu yoksa üzgün mü olduğunu çıkarabiliyor mu? Öylesine önemli ki bu konu biz sözsüz iletişim yöntemleri ile tehlikelerin farkına varıyoruz. Ya da güvende olduğumuzu sezinliyoruz. Çocuklarımız bu sosyal iletişimin önemli detaylarından mahrum yetişirse gelecek toplumu kendi ellerimizle zayıflatmış olmaz mıyız? Yarının sosyalleşme biçimleri, bu gün ebeveyn tutumları ve çocuk yetiştirme tarzıyla yakından ilişkili olacak. Yeterli sosyal beceriler kazanamamış bireyler toplumu şekillendirecek. Belki de kendi ruhsal sorunları içinde buhrandan buhrana sürüklenip gidecek.

    Bu noktada iletişim kurmamızın ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu gösteren bir deneyi anlatmak istiyorum. 1944 yılında 40 yeni doğmuş bebekle bir deney yapılıyor. Bebekler ikiye ayrılıyor ve ilk guruptaki bebeklere bakıcıları düzenli bir biçimde besliyor bakımlarını yapıyor ancak hiçbir şekilde onlarla iletişim kurmuyor. Bebeklerin bütün ihtiyaçları eksiksiz karşılanıyor. İkinci gruptaki bebekler ile normal bakım ve iletişim kuruluyor. İkinci grup kontrol grubu olarak belirleniyor. Ancak 4 ay sonra iletişim kurulmayan bebekler hiçbir sebep olmaksızın ölüyor.

    Bebeklerin en önemli özelliği dikkat çekmek için eylemlerde bulunmasıdır. Annesinin yüzünü inceler, sesinin tonuna dikkat eder ve karşılık vermeye çalışır. İlk sosyalleşme dönemi bebekliktir. İletişim kurma, göz teması kurma, mimikleri inceleme, tepkilerine karşılık verilmesi bebekler için ne kadar hayati bir öneme sahipse yaşamı boyu insan için sosyalleşme de hayati bir öneme sahiptir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin talep etmiyor olsalar bile bu ihtiyacını görmezden gelmemeliyiz. Bilgisayar, internet ve sosyal medyada saatlerini hiç ses çıkarmadan geçiriyor olmaları onların mutlu ve huzurlu olduğunu göstermez. Hatta belki de büyük bir boşluk içinde ve karanlığa gömülmüş hissediyor olabilirler. Annesinin, babasının ilgisine ihtiyaçları olabilir ve söyleyip talep etmeseler dahi dışarı çıkmak, akranlarıyla nitelikli vakit geçirmek için can atıyor olabilirler. Çocuklarımızla iletişim kurmak belki de başka bir yazının konusu olmalı ancak onların sosyal ihtiyaçlarını önemsemeli ve önceliklerimiz arasına koymalıyız.

    Yaz tatilini sosyalleşme ihtiyacı için fırsata çevirin. Yüzme, spor gibi aktiviteler için eşsiz bir fırsattır yaz tatilleri. Aynı zamanda sanat ile ilgilenebilmek için en rahat zaman dilimi, bir dil öğrenmek için büyük bir fırsatken; fotoğrafçılık, sinema sanatlarını öğrenebilmek için de en güzel zaman dilimini kapsar. Amaçlı sosyal birliktelikler çocukları ve gençleri geliştirir.

    Haftanın tavsiye kitapları:

    • Dijital Dünyada E-beveyn Olmak – SALİH UYAN
    • İnternet Çağında Pozitif Ebeveynlik – Dr. FARUK ÖNDAĞ

    Eğitimi yüceltebildiğimiz nice güzel günlere ulaşabilmek dileğimle…

    Fevziye Dağ
    okulutartismak@gmail.com

    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.