Çocuklarımız Tehlikede mi?

Yayınlama: 19.08.2023
A+
A-
1990 Yılında İzmir’in Bergama ilçesinde dünyaya gelen yazar Bergamalıdır. İzmir’in Kınık ilçesinde görevine devam etmekte olan yazar evli ve bir çocuk annesidir. Eleştirel Pedagoji alanında çalışmaları bulunan yazarın “Eğitim Sistemine Yenilikçi Bir Bakışla: OKULU TARTIŞMAK” isimli yayımlanmış bir kitabı bulunmaktadır.

    “Bir boşluk içindeyim, hiçbir şey canım yapmak istemiyor.”

    “Her şey çok anlamsız geliyor! Niye kalbimin içi bomboş.”

    “Bazen ölümün nasıl bir şey olduğunu düşünüyorum. Ölsem en fazla ne olur?”

    “Yorgunum! Sanki yıllarca uyusam yorgunluğum geçmeyecekmiş gibi yorgunum!”

    Bu cümleler hayatlarının en güzel yıllarında olan11-14 yaş grubuna ait çocukların yazdığı korkutucu cümleler. Daha ciddi ölüm temalı mektuplar da mevcut elimde ancak bu kadarını köşeye taşımakta yeterli buluyorum.

    Son beş yıldır çocuklar arasında artan bir ümitsizlik ve boşluk hissi gözlemliyorum. Özellikle bir yaşı var mı, ben ortaokulda çalıştığım için mi bu şekilde hissediyorum, üst öğrenim kademelerinde bu durum artış gösteriyor mu bilemiyorum. Bu konuda görüşlerini ebeveyn ve öğretmenlerden bana ulaştırmalarını bekliyorum ancak şu an gördüğüm haliyle bile durum ciddiye alınması gereken bir noktada.Onlar mobil cihazlarla dünyaya geldiler. İnternetin olmadığı bir dönemi bilmiyorlar. Sek sek oynamak yerine savaş oyunu oynadılar, Barbie giydirdiler. Düşünce dünyaları ilmek ilmek YouTube’nın yapay zekâsı tarafından işlendi. Hayal dünyalarında gerçekliğe ait hiçbir veri yok. Onlar baltanın demir ve odundan olduğunu Minecraft oyunundan öğrendiler. Belki de bazıları baltayı gerçekte hiç görmedi, kullanmadı.

    Çocuklar 11 yaşından sonra ciddi bir değişimin içine giriyorlar. Yıldan yıla, kendilerini tanımaya ve “niçin varım?” gibi sorular sormaya başlıyorlar. Hayatın doluluğu ve anlamlılığı nispetinde veya işe yarar olduğunu hissettiği nispette hayatlarını anlamlı buluyorlar. Yaşamaya değer olduğunu kabul ederek hayatlarında birey olmaya yönelik adımlar atmaya başlıyorlar. Ve bir gün “ben kimim?” sorusuyla yüzleşmeye başladıklarında maruz bırakıldıkları bombardımanı anlatmaya çalışacağım.

    Akran gruplarında yeterince havalı mıyım? Marka kıyafetlere sahip miyim? Son modayı takip ediyor muyum? Sosyal medyada yeterince iyi görünüyor muyum? Bir kız öğrenci için yeterince güzel miyim? Bir erkek öğrenci için yeterince karizmatik ve güçlü müyüm? Derslerimdeki başarım mükemmel mi?

    Beden imgem nasıl?

    Yüzümde sivilcelerim var hayatın sonu, biraz kilolu görünüyorum sıkı diyet yapmalıyım. Göbeği açık giydiğimde göbeğim çok çıkıyor mu? Bacaklarım yeterince düzgün ve uzun mu? Kaslarım kuvvetli görünüyor mu? Hangi protein tozunu içmeliyim? Saçlarım parlak mı? Hangi renk daha çok bana yakışıyor? Tırnaklarım yeterince güzel mi? Ah şu sosyal medyada sürekli gördüğüm X ne kadar da güzel görünüyor. Bana bak ben çok sıska veya kiloluyum! Benim cinsel tercihim farklı mı? Ben özel ve değişik biri miyim?

    Genç yetişkin olmaya ilerleyen bir çocuğun önünde milyonlarca benzer soru beliriyor. Kendisiyle barışamayan, içinde sürekli kendisini eleştiren bir yargıç oturtulmuş ve sürekli başkalarıyla kıyas yapma imkanına sahip çocuklar “ANLAMSIZLIK” duygusu yaşamaya başlıyor olabilir mi? Yeterince değerli ve özel hissetmeyen çocuklar, toplu bir şekilde umutsuzluk ve yoksunluk gibi duyguları yoğun yaşıyor olabilir mi?

    Çok önemli bir araştırmaya değinmek istiyorum.

    Ekran zamanı günde 5 saat ve üzerinde olan ergenlerde intihar düşüncelerinde artış %48 oranına çıkıyor. Günde 1 saat ekran başında oturanlarda ise bu oran %27’lere düşüyor. Yani yalnızca ekrana bakmak bile anlam duygusunu kaybetmeye yetecek cinsten.

    İ-Nesli kitabının yazarı Jean M. Twenge bu araştırmayı onlarca yıl nesillerikarşılaştırarak ortaya koyuyor. Ve devamında ise çocuklarımızın şiddetli bir “İntihar Salgınları” ile karşı karşıya kaldığını/kalacağını savunuyor. “Akıl Sağlığı Krizinin” ön safında ergenlerin olduğunu iddia eden yazar çocuklarımıza yapacağımız en büyük yatırımın onları ekrandan uzak tutmak ve sorumluluk edindirmek olacağını savunuyor.

    Gençlerimizi hayatın içinde tutmalıyız. Bir gün bizden ayrılıp odalarında internet ile geçirdikleri vaktin aslında onların katili olabileceğini öğrendiğimizde iş işten geçer. Toplumun gerçekliğinde yaşatılmayan her nesil internetin kölesi haline gelir.

    Bu konuyla veya eğitime dair her konuyla ilgili görüş, düşünce, yaşadığınız bir olayı bizimle paylaşın. Köşemizde tartışalım.

    Eğitimi yüceltebildiğimiz nice güzel günlere ulaşabilmek dileğimle…

    Fevziye Dağ
    okulutartismak@gmail.com

    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.