Başlıkta bir yanlışlık yok, doğru okuyorsunuz. Şu yaşadığımız günleri anlatan bir başlık düşündüm, bu çıktı.
Son yıllarda yaz mevsimleri bizde maalesef yeni bir korku yarattı. Kontrol altına alınamayan, etkili, oldukça trajik görüntülerle aklımızda yer edinen ORMAN YANGINLARI..
Özellikle ülkemizin batı bölgesinde bizden önceki kuşakların binbir emekle oluşturup koruduğu yeşil denizimiz son 5 yılda çok yara aldı. Her yaz içimiz yanarak o çaresizlik görüntülerini izliyoruz. Öyle bir felaket ki, bir noktadan sonra onu durdurmanız imkansız hale gelebiliyor. Buna 8 ay süren Avustralya ve ülkemizde 2021 yılındaki Manavgat yangınlarını örnek verebiliriz. (Bu yazıyı karalarken de maalesef yine bölgemiz yangın felaketiyle karşı karşıya.)
Kaza,ihmal veya kundaklama. Sebepler farklı olsa da günün sonunda kaybeden yine biz oluyoruz. Önlem alınabilir mi? Tabii ki. Yangının çıkış sebeplerine alınabilecek önlemleri bize ta ilkokuldan beri öğretirler. Peki ya sonrası? Ben yangının ilk dakikalarına dikkat çekmek istiyorum. İnanın yangının kaderi o an yazılıyor.
Özellikle merkeze uzak ormanlarda hızlı ve etkili müdahale hemen sağlanamıyor. Hele ki farklı bölgelerde aynı anda başlayan yangınlar da varsa.. İşte tam burada bu ormanlara yakın olan köyler belirleyici bir öneme sahip oluyor. Ancak köylerimiz şu an gerçekten hazırlıksız bir durumda. Tabi Büyükşehir yasası ve içinde bulunduğumuz ekonomik durum köylerin yetkinliğini azaltmış olabilir. Ama tüm bunlara rağmen özellikle Bergama’ya uzak, dış köy muhtarlarımıza çok iş düşüyor; Maddi manevi köy imkanlarınızı bu felakete göre belirlemek zorundasınız. İLK MÜDAHALE SAHİBİ SİZSİNİZ! Çok basit ve etkili yöntemlerle büyük işler yapabilirsiniz. Çünkü bu işin bir telafisi yok.
Her köyde yangın tedbirleri, acil durum planları yapılmalı. İmkanı olan köy, ilk müdahale için en az 1 tane araç (arazöz, kepçe, drone vb) ve bir ekip belirlemeli. Bunlar size basit veya gereksiz gibi gelmesin. Yanan bir köyün ne muhtarı kalır ne de adı.
“Ağaçsız orman ve ağaçsız toprak vatan değildir. Eğer vatan denen şey kupkuru dallardan, taşlardan, ekilmemiş alanlardan, çıplak ovalardan, kentlerden, köylerden oluşmuş olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı olmazdı.’’
Mustafa Kemal Atatürk