Tarih sahnesinde öyle günler vardır ki, sadece bir milletin değil, insanlığın hafızasına kazınır. 9 Eylül 1922, işte o günlerden biridir. Türk milletinin prangalarını kırdığı, 250 yılı aşkın geri çekilmenin Büyük Taarruz ile tersine döndüğü ve İzmir’in ufkunda hürriyet güneşinin doğduğu, esaret zincirlerinin parçalandığı gündür.
O gün İzmir yalnızca bir şehir değildi; İzmir, bütün Anadolu’nun kalbiydi. Kalbine saplanmış hançeri çekip atan bir milletin haykırışıydı 9 Eylül. İşgal ordularının süngüleri, gemilerinin topları, Anadolu’nun bağrından yükselen iman ve kararlılığın karşısında bir bir eridi. Çünkü Türk Milleti’nin parolası ya istiklâl ya ölümdü.
Mehmetçik, günlerce süren yürüyüşün, yorgunluğun, açlığın ve susuzluğun ardından 9 Eylül sabahı İzmir’e girdiğinde, yalnızca düşmanı denize dökmüyordu. O aynı zamanda, milletin geleceğini, onurunu ve özgürlüğünü yeniden inşa ediyordu. Yolda ayaklarına dolanan taşları, kurumuş dudaklarını, yüreklerini yakan hasreti unutmuştu. Çünkü o an biliyorlardı ki, Anadolu’nun dört bir yanında bekleyen gözler onların adımlarına umut bağlamıştı.
Bu zafer yalnızca askerî bir galibiyet değildi. Arkalarında dualarını esirgemeyen analar, sırtındaki son torbayı cepheye gönderen köylüler, o cepheye omuz veren yaşlısı genciyle bütün bir millet vardı. İşte bu yüzden 9 Eylül, milletin ortak nefesidir, ortak zaferidir.
Düşünün… Yıllarca işgal altında ezilen İzmir halkı, o gün minarelerden yükselen ezanla, sokaklarda dalgalanan al bayrakla yeniden doğdu. Gözyaşları, acının değil; gururun, özgürlüğün ve şükrün gözyaşlarıydı. O gün, milletin evlatları bir kez daha dünyaya ilan etti: “Türk milleti esir yaşamaz!”
9 Eylül, sadece bir kurtuluş günü değil; bağımsızlık ateşimizin hiç sönmeyecek kıvılcımıdır. O kıvılcımı bize emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz.
Bugün, bağımsızlığın ne demek olduğunu bilmeden büyüyen nesillere düşen görev, 9 Eylül’ün anlamını unutmamak ve unutturmamaktır. Çünkü özgürlük, bize miras değil; bedeli kanla, canla ödenmiş kutsal bir emanettir.
İzmir’in dağlarında açan çiçekler, işte bu yüzden her sabah bize aynı şeyi fısıldar: Bu topraklar kolay vatan olmadı. Ve biz, şehitlerimizin kanıyla sulanmış bu vatana layık olmak için, her 9 Eylül’de yeniden söz vermeliyiz. 9 Eylül, Türk milletinin şanlı direnişinin, dimdik duruşunun ve ölümsüz zaferinin adıdır. O gün İzmir’in ufkunda doğan güneş, sonsuza dek milletimizin yolunu aydınlatacaktır.
Hamit İRİ
09/09/2025