BERGAMA’DA ZEYTİNİN SON SÖZÜ

Yayınlama: 03.12.2025
A+
A-

Aralık ayı geldiğinde, Bergama’da her şey yavaşlar gibi görünse de, toprakla aramızdaki kadim sözleşmenin en önemli dönemi kapanır: Zeytin hasadı. Yılın en yoğun, en yorucu ama en bereketli günleri, zeytin hasadının sonuna yaklaştığımız şu günlerde yeniden yaşanıyor. Bir zeytin üreticisi olarak, bu dönemi bir mesai olarak görmüyorum. Bu, Bergama’nın bize sunduğu berekete şükretme ve bu bereketi koruma zorunluluğudur. 

Bu yıl hasat, çiftçinin yüzünü tam anlamıyla güldürdü mü? Yoksa masraflar yine kazancın önüne mi geçti? Bergama ve çevresindeki üreticilerle konuştuğunuzda, bir ortak cümle duyuyorsunuz: “Bu iş sevgiyle yapılır ama artık maliyetler ağır.”

Ancak, bu yılki hasat sonu hesapları yapılırken, bereketin yanı sıra tarlalardan yükselen bir yorgunluk sesini duymazdan ve tehlikeyi görmezden gelemeyiz. Ağaçlarımız cömert davransa bile, emeğimizin karşılığını almakta yaşadığımız zorluklar, zeytin emekçilerinin umudunu törpülüyor.

Verimde tablo karışık

Bergama’nın farklı köylerinde verim birbirinden hayli farklı seyrediyor. (Benim Zeytincilik yaptığım bölge Zeytindağ ve Çandarlı kasabalarında rekolte oldukça düşük hatta yok denecek kadar az zeytin vardı.) Yağış düzeninin bozulması, zeytin sineğiyle mücadelede artan maliyetler, işçilik sıkıntısı, sulama imkanı olmayan bahçeler ve yaz sıcaklarının uzun sürmesi verimi doğrudan etkiledi.

Kimi üretici geçtiğimiz yıla göre yüzde 20–30 artış gördüğünü söylerken, düşük rakımlarda ve sulama sıkıntısı olan bölgelerde tam tersi bir düşüş yaşandı. Özellikle ovaya yakın bazı bölgelerde ağaçların dinlenmeye çekildiği bir sezon oldu.

Maliyetler kazancı geçti

Üretici şikâyetlerinin başını bu yıl da aynı konu çekiyor: maliyetler.
Bir dönümlük zeytinliğin yıllık bakım gideri artık neredeyse küçük ölçekli bir işletmenin bütçesine denk.

  • İşçilik ücretleri
  • Mazot fiyatları
  • İlaç ve gübre maliyetleri
  • Hasat sırasında makineli toplama ekipmanlarının giderleri

Tüm bunlar bir araya gelince, zeytinin dalda kaldığı günler bile oluyor. Kimi üretici “Toplama maliyeti üründen değerli” diyerek alanı olduğu gibi bıraktığını söylüyor. Aralık ayının yağışları başladıkça bu karar daha da zorlaşıyor; çünkü yağmur zeytinin hem kalitesini hem yağ oranını düşürüyor.

Fiyatlar

Tüccarların alım politikaları, döviz hareketleri ve iç piyasadaki talep dengesizliği fiyatlarda dalgalanma yaratıyor. Sofralık zeytinde çeşide göre farklılık olsa da ortalama seviyeler bu yıl da üreticiyi rahatlatmayacak bir aralıkta.

Zeytinyağı tarafında ise tablo biraz daha farklı. İlk sıkımlar piyasaya inince litredeki fiyatlar yukarı yönlü seyretti. Ancak yine de üreticinin “Bir yıl çalışıp sadece masrafları karşılamak istemiyoruz” serzenişini tam olarak karşılayacak bir gelir düzeyinden bahsetmek zor.

Öte yandan bazı kooperatifler bu yıl daha düzenli ve üretici lehine bir alım politikası izleyerek piyasayı kısmen dengelemiş durumda. Kooperatif sisteminin güçlendirilmesi gerektiğini her fırsatta olduğu gibi bir kez daha burada dile getiriyorum.

Gençler ne yapacak?

Son açıklanan ekonomik büyüme rakamlarına göre Türkiye’de en fazla büyüyen sektör inşaat iken en az büyüyen sektör tarım olmuş. 

Hasat tarlalarında dikkat çeken bir başka gerçek ise şu: Gençlerin bu işe ilgisi giderek azalıyor. Tarımın geleceği ne olacak? Bu soru, bendeniz gibi ülkesini ve yaşadığı şehri seven herkesin aklını kurcalıyor. Gençlerimizi bu topraklardan koparan sadece ekonomik zorluklar değil, aynı zamanda tarımın geleceğinin belirsizliği.

Aile büyükleri dallar arasında hummalı bir şekilde çalışırken, gençlerin çoğu şehirde iş arıyor. Üreticiler “Tarlayı bizden sonra kim işleyecek?” sorusunu her yıl biraz daha yüksek sesle soruyor. Bu sadece ekonomik değil; aynı zamanda sosyokültürel bir mesele. Bergama’nın binlerce yıllık tarımsal karakteri, bu dönüşümle birlikte sessizce değişiyor.

Eğer biz, zeytinciliği/çiftçiliği sadece geleneksel değil, aynı zamanda yenilikçi, kârlı ve onurlu bir meslek olarak sunamazsak, bu kutsal mesleği sürdürecek yeni nesilleri bulamayız. Ben, bir Bergamalı olarak, toprakla bağı olan her gencin bu şehrin en büyük zenginliği olduğuna inanıyorum. Onların bu işi teknoloji ile birleştirip vizyon katacağı inancındayım.

Şifa kaynağı zeytinyağı

Bergama’nın zeytinyağı, sadece bir gıda maddesi değildir; Asklepion’dan miras kalan şifa felsefesinin somutlaşmış halidir. Bizim zeytinimiz, bu toprağın bereketini, tarihini, rüzgarını ve güneşini taşır. Bu yüzden, bizim için zeytin ve zeytinyağı, kaybetme lüksümüzün olmadığı bir kimlik meselesidir.

Son söz

Aralık ayı, bir dönemi kapatıp yenisini açarken, bizi sadece kâr/zarar hesapları yapmaya değil, aynı zamanda vicdan muhasebesi yapmaya da davet ediyor. Bu sezon çok kazandırmasa da, üretici geleneğini sürdürme kararlılığında. Bergama’nın binlerce yıllık zeytin kültürü, her şeye rağmen yaşamaya devam ediyor. Belki ekonomik koşullar, belki iklim belirsizlikleri zorlayacak; ama Bergama’nın insanı, zeytin ağacının karşısında hep aynı duruşu sergiliyor.

Bergama’nın bereketi ve umudu daim olsun.

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.