Merhaba sevgili okuyucular bugün sizlere Zeytindağ’ın ve Bergama’nın Yılmaz Işığı olan Bir Cumhuriyet Öğretmeninin Hikâyesini anlatacağım.
1886 yılında, Beyşehir’in mütevazı topraklarında bir çocuk dünyaya geldi. Adı Abdurrahman Yılmaz’dı. Babası Ahmet Hamdi Efendi, ailesinin dört erkek evladından biriydi. Daha çocuk yaşlarında azmiyle, merakıyla, öğrenmeye duyduğu aşkıyla farklı bir çocuktu.
İzmir Tilkilik Teshiliye’de başlayan eğitim yolculuğu, İzmir Öğretmen Okulu’nda şekillendi. Ve 1906 yılında, henüz genç bir delikanlıyken, omuzlarına büyük bir mesleğin ağırlığını değil; büyük bir sevdanın yükünü aldı: Öğretmenlik.
Tayin yılları
1906 yılında meslek hayatına atılmış. İlk vazife yeri Alaşehir Sinaniye okulu olmuştur. Mesleğe adım attıktan yalnızca bir yıl sonra, 1907’de yolu Zeytindağ’a düştü. O dönem adı Kilimköy ya da Kiliseköy, sonra Reşadiye… Bir kasaba değil; adeta bir mücadele alanıydı. Halkın büyük bölümü okuma yazma bilmez, ticaret yerli Rumların elinde, köy ise bir derebeyinin zulmü altında inim inim inlerdi.
Ve ona okul diye gösterilen yer vardı. Vardı ama… Bir okul değil, bir izbe… Rutubet kokan, pencereleri yer yer kırık, geleceğin ışığına yakışmayan bir yapı. Yılmaz Öğretmen’in notlarına şöyle yazdığı aktarılır:
“Burası okul değil, çocukların kaderine atılan bir zincir gibi…”
Ama Yılmaz, yılmak için gelmemişti. Adının hakkını vermeye, bir köyün kaderini değiştirmeye gelmişti. Çocuklara sadece ders değil, umut verecek sınıflar yaratmak için kolları sıvadı. Köylünün gözünde önce yabancıydı; sonra evlat, sonra sırdaş, sonra dert ortağı… Tarlaya girdi, bağa indi, yanık tütün kokusuna, çamurun içine, kuraklığın ortasına karıştı. Sadece öğretmen değildi; köylünün derdine koşan, onların kaderini omzunda taşıyan Devrimci bir Cumhuriyet neferiydi.
Savaş Yılları
İşgal yılları gelince Yılmaz Öğretmen yine susmadı, sinmedi. Kuvayı Milliye saflarına katıldı. Vatanı savunmak, çocuklarının geleceğini savunmaktı onun için. Bu cesareti işgal kuvvetlerinin gözünden kaçmadı. Onu öldürmek için planlar yapıldığı duyuruldu. Aldığı gizli bir istihbarat üzerine köyü terk etmek zorunda kaldı.
Zeytindağ’dan Salihli’ye, oradan İnegöl’e… Oralar da işgal edilince Konya’ya sığındı.
Ama nereye giderse gitsin, öğretmenlik ruhunu hiç terk etmedi.
Cumhuriyet Yılları
1921 yılında Bergama Erkek Numune Okulu’na atandı. Bir yıl sonra, 1922’de, yeniden doğduğu yere Zeytindağ’a başöğretmen olarak döndü. Kalan eksikleri tamamladı, okulun gerçek bir eğitim yuvası olmasına öncülük etti. Görevleri art arda geldi:
• 1927: Bergama Gazi Paşa Okulu Başöğretmenliği
• 1928: Bergamalı Kadri Okulu Başöğretmenliği
Görev tanımlarının hiçbirine sığmayan bir özelliği vardı: Adanmışlık.
Akşam olduğunda mesaisi bitmezdi. Halkevinde, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda, Türk Hava Kurumu’nda çalışırdı. Son yıllarında köycülük ve halk bilimi üzerine araştırmalar yaptı.
“İzmir-Yurt” adında bir piyes yazdı. Bergama’nın bilgesi Osman Bayatlı ile birlikte folklor, milli oyunlar ve Tahtacı gelenekleri üzerine çalışmalar yürüttü. Hem bir öğretmen, hem bir kültür taşıyıcısı, hem bir aydınlanma yolcusuydu.
Veda Zamanı
26 Kasım 1944 sabahı. Kurban Bayramı’nın ilk günü. Bergama’nın üstüne kara bir haber düştü. Yılmaz Öğretmen 58 yaşında hayata gözlerini kapamıştı. Haber öyle hızlı yayıldı ki, insanların kısa sürede evinin etrafını sardı. Ağlayanlar, dua edenler, sessizce köşede duranlar…
Zeytindağ’dan bir otobüs dolusu insan geldi. “Bizim öğretmenimiz, bizim ışığımız, bizim Yılmaz’ımız orada yatmalı!” dediler. Bergama ise “O bizimdir” diye sarıldı hatırasına.Hatta iki imam biri Bergama’dan, biri Zeytindağ’dan “Biz yıkayacağız” diye tartıştı. Bir ölü için değil; bir ideal için kavga eder gibi.
Sonunda karar verildi. Yılmaz Öğretmen, en çok emek verdiği, en çok sevildiği yere Zeytindağ’a defnedildi. Toprak onu bağrına alırken sadece bir öğretmeni değil, bir dönemin sessiz kahramanını uğurluyordu.
Öğretmenler Günü
Mustafa Kemal Atatürk, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” dediğinde, belki de böyle adamları işaret ediyordu. Vatanın kaderini değiştirenleri, bir köyü aydınlatanları, tek bir öğrencinin gözündeki umudu bile görev sayanları.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, sadece bir öğretmeni anmıyoruz; bir hayatı, bir mücadeleyi, bir Cumhuriyet adanmışlığını anıyoruz. Cumhuriyet’in yılmaz bekçileri olan tüm öğretmenlere minnetle. Ve özellikle, Zeytindağ’ın da Bergama’nın da kalbine kazınmış olan o büyük adama…
Yılmaz Öğretmen’in ismi halen Zeytindağ İlk ve Orta Okullarında yaşamaktadır.
Selam olsun sana Yılmaz Öğretmen…
Selam olsun senin gibi ışığıyla yol açanlara…
Selam olsun bir köyü, bir kasabayı, bir memleketi değiştiren öğretmenlere…





