Aşure Ayı bu topraklarda paylaşmanın ve hatırlanmanın bir diğer adıdır. Ne var ki bu yıl, aşure yapmak bile bir hayli zor. Ekonomik şartlar, dahası ekonomik çöküntü, artan gıda fiyatları, ( emekli ve çalışan maaşları dışında artmayan şey yok!!!) birçok evde kazanı kaynatmayı lüks haline getirdi.
Aşure Günü’nün her dine ve mezhebe göre anlamı var.
1. Allah, Hz. Musa’ya Aşure Günü’nde bir mucize verip, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömdü.
2. Hz. Nuh’un gemisi Aşure Günü karaya çıktı.
3. Hz. Yunus balığın karnından Aşure Günü kurtuldu.
4. Hz. Âdem’in tövbesi Aşure Günü kabul edildi.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Aşure Günü çıkarıldı.
6. Hz. İsa o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseldi.
7. Hz. Davud’un tövbesi o gün kabul edildi.
8. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail o gün doğdu.
9. Hz. Yakub’un, oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başladı.
10. Hz. Eyyûb hastalığından o gün şifaya kavuştu.
Yılın belli zamanları vardır; yalnızca takvim yapraklarında değil, kalplerimizde de yer eder. İşte Muharrem ayı da böyledir. Sadece Hicri takvimin ilk ayı olduğu için değil; içinde barındırdığı derin anlamlar, acılar ve bir o kadar da umut dolu mesajlarla özel bir aydır. Ve bu ayın en bilinen simgelerinden biri de hiç şüphesiz aşuredir.
Aşure, içine onlarca farklı malzeme giren, her evde ayrı bir tatta pişen ama her tabakta aynı duyguyu taşıyan bir gelenektir. Bu tatlının tarifinde yalnızca buğday, fasulye, nohut, kuru meyve ve şeker yoktur; içinde dayanışma, paylaşma, sabır, kollektif bir bilinç, hatta yas vardır. Zira aşure, farklılıkların bir araya gelip uyum içinde bir bütünün lezzetli bir simgesidir.
Aşure ayı, Kerbela’da yaşanan acının da hatırlandığı bir dönemdir. Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin uğradığı zulüm ev şehit edilmeleri insanlık tarihinin en trajik olaylarından biri olarak bu ayın maneviyatını daha da derinleştirir. Bu acı, aynı zamanda insanlık onurunun, adaletin ve direnişin timsali olarak da hafızalarımızda yer edinmiştir.
Bu ay bize sadece geçmişi değil, bugünü de sorgulatır. Paylaşıyor muyuz? Dayanışma içinde miyiz? Komşumuzun kapısını sadece yardım istemek için mi, yoksa “Sana bir tat getirdim” demek için mi çalıyoruz? Aşure ayı, tüm bu sorulara samimiyetle yanıt vermemiz için güzel bir fırsat.
Gelin bu Muharrem ayında sadece aşure pişirmeyelim. Kalbimizi de kaynatalım. Dargınlıkları eritelim, yardıma ihtiyacı olana el uzatalım, dualarımıza başkalarının ismini de ekleyelim. Çünkü biz böyle güzeliz. Çünkü biz birlikteyken bir anlam taşıyoruz.
Aşure bereket, Aşure kardeşliktir. Ve bu ay, bu ruhu yaşatmanın tam vaktidir.
HAMİT İRİ